droz

kalp

KALBİMİZİ KORUMAK İÇİN NELERE DİKKAT ETMELİYİZ?
,

SORU: Koroner kalp hastalığını oluşturan risk faktörleri nelerdir? Nasıl korunabiliriz? 
(Acıbadem Hastanesi Kadıköy Kardiyoloji Bölüm Sorumlusu Dr. Nuri Çağlar) 
Koroner kalp hastalığında değiştirilebilen ve değiştirilemeyen risk faktörleri vardır. Ailede erken yaşta kalp krizi geçiren bireylerin bulunması, erkek cinsiyet ve ileri yaş değiştirilemeyen risk faktörleridir. Değiştirilebilen önemli risk faktörleri ise sigara kullanımı, şeker hastalığı, hipertansiyon ile kan kolesterolü ve trigliseridlerin yüksekliğidir. Sigaranın bırakılması, kan yağlarının düşürülmesi, şeker hastalığının ve hipertansiyonun erken yaşlarda tanınarak etkin biçimde tedavi edilmesi koroner kalp hastalığını önler (birincil koruma). Oluşmuş olan koroner hastalığın ilerlemesini yavaşlatır (ikincil koruma). 
Her erişkin kan basınçlarını ölçtürmeli, normal ise en az 2,5 yılda bir tekrarlanmalıdır. Ailesinde hipertansiyon öyküsü olanlar, şeker hastaları, şişmanlar ve kan yağlarında yükseklik bulunanlar ölçümleri daha sık yaptırmalıdır. Hipertansiyon tek başına kalp hastalığı riskini 2-3 kat artırır. Bu nedenle kan basıncı yüksekliği zamanında ve etkin tedavi edilmelidir. 
20 yaş üzerindeki kişiler en az 5 yılda bir açlık kan yağları düzeylerini (toplam kolesterol, LDL kolesterol, HDL kolesterol, trigliserid) ölçtürmelidir. Kolesterol düzeylerindeki her yüzde 1 lik düşüşün koroner kalp hastalığı riskini yüzde 2 oranında azalttığı belirlenmiştir. 
45 yaş üzerindeki her erişkin kan şekerini ölçtürmeli, değerler normal ise her 3 senede bir ölçümler tekrarlanmalıdır. Şişman olanlar, birinci derecede akrabalarında şeker hastalığı olanlar,doğum ağırlığı yüksek bulunanlar, gebelik sırasında kan şekeri yüksek bulunanlar, hipertansiyonu olanlar, HDL kolesterol 40 mg / dl nin altında ve trigliserid düzeyleri 250 mg / dl nin üzerinde olanlar ve daha önce kan şekeri ölçümleri yüksek bulunanlar kan şekeri ölçümlerini daha erken yaşlarda ve daha sık yaptırmalıdır. Kan şekeri yüksekliği tespit edildiğinde diyet ve ilaçla tedavi edilmeli, hastada diğer risk faktörleri de aranarak daha sıkı takip ve tedavi edilmelidir. 
Haftada 3- 4 kez 30 dakika süre ile orta derecede dinamik egzersiz (tempolu yürüyüş gibi) yapılmalı, gün içerisindeki fizik aktivite artırılmalıdır. 
Birinci derecede akrabalarında koroner arter hastalığı olanlar risk faktörlerinin değerlendirilmesi için doktora başvurmalı. Hipertansiyon, şeker hastalığı, kan yağlarında yükseklik ve şişmanlık gibi risk faktörleri olanlar hekim kontrollerini aksatmamalıdırlar. 

SORU: Enfarktüs ne demektir?
(Acıbadem Hastanesi Bakırköy Kalp Damar Cerrahi Uzmanı Dr. Yusuf Kenan Yalçınbaş)
Miyokart enfarktüsü, kalbi besleyen koroner damarların çok defa bir pıhtı ile tıkanması sonucu oluşur. Böyle bir durumda tıkanmış olan koroner damarların beslediği kalp kası oksijensiz kaldığı için kalbin o bölgesinde bir harabiyet meydana gelir. Halk arasında kalp krizi olarak adlandırılan bu olay sırasında hastalardan üçte biri ani ölümle hayatını kaybetmektedir. Tıkanmış olan koroner damarın 2-4 saat içinde yapılacak girişimlerle yeniden açılması halinde kalp krizleri, enfarktüs oluşamadan atlatılabilir. Bunun için ileri teknoloji ile donatılmış, uzmanlaşmış doktor, hemşire ve teknisyen kadrolarının 24 saat çalıştığı kalp krizi merkezlerine ihtiyaç vardır.Bu merkezlerde kalp krizi geçirmekte olan hastalar derhal anjio labaratuvarına alınır, tıkalı olan kalp damarı katater yolu ile yerleştirilen bir stent ile açılarak enfarktüs önlenebilir. Kateter ile açılması mümkün değilse, hasta hemen koroner by pass ameliyatına alınarak miyokart enfarktüsü oluşmadan hayata döndürülebilir. 

SORU: Koroner kalp hastalığının belirtileri nelerdir?
(Acıbadem Hastanesi Kadıköy Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Nevnihal Eren) 
Koroner kalp hastalığında kalbe kan götüren ve kalp kasının beslenmesini sağlayan atardamarların daralması ve kalbe yeteri kadar kan taşıyamaması söz konusudur. Atardamarlar damar sertliği plakları ile yavaş yavaş daraldığında, dinlenmede kalp adalesi yeteri kadar kanlanabilir ancak egzersiz sırasında kalp kasının oksijen ihtiyacı arttığı için daralmış koroner damarlardan kalp adalesine giden kan yeterli olmaz. Bu koşullarda hasta egzersiz sırasında göğüs ağrısı hisseder ve ağrı istirahatle veya damar genişletici ilaçlarla geçer. Ağrı her iki kola ve çeneye yayılabilir. Bazen mide ağrıları ile karışabilir. Egzersiz sırasında bayılma, egzersiz sırasında nefes darlığının olması yine koroner hastalığının belirtisi olabilir. Bu belirtilerin herhangi birinin bulunması durumunda doktora danışılmalı ve tetkikler yapılarak belirtilerin kalp hastalığına bağlı olup olmadığı ayırt edilmelidir. Özellikle yaşlılarda ve şeker hastalarında koroner arter hastalığı olduğu halde göğüs ağrısı olmayabilir. 
Bazen de damardan belirgin darlık yapmayan ancak kolesterolden zengin ve yumuşak plaklarda ani çatlama olur, plak içeriği kan ile temas eder ve vücut bunu bir damar yaralanması olarak algılayarak çatlamış olan plak üzerine pıhtı yığılır. Damar hızla ileri derecede daralarak dinlenmede şiddetli göğüs ağrısı olur. Damar tam olarak veya tama yakın tıkanırsa kalp krizi meydana gelir. Kalp krizinde bulantı, kusma, fenalık hissi, şiddetli göğüs ağrısı olur. Bu koşullarda zaman kaybetmeden hasta ambulansla en yakın hastaneye nakledilmelidir. Tedavinin başarısında zaman çok önemlidir. 

SORU: Bir kimse hiçbir şikayeti olmadan kalp hastası olabilir mi?
(Acıbadem Hastanesi Kadıköy Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Sorumlusu Doç. Dr. Cem Alhan ) 
Damarlardaki daralma ancak yaklaşık yüzde 
60-70 gibi ileri bir seviyeye geldikten sonra ancak şikayete yol açmaktadır, ki bu da oldukça ileri bir aşama demektir. Hastaların yaklaşık yüzde 30'unda 
ise kalp damarları tamamen tıkalı olmasına rağmen hiçbir şikayet ve bulgu vermemektedir. Hastalar bunu 
günün birinde kardiyoloji kontrolünde sürpriz 
olarak öğrenmektedirler. Bu oran diyabetik yani 
şeker hastalarında çok daha yüksektir. Şeker sinir uçlarını zayıflattığından, hasta herhangi bir şikayet hissetmemektedir. Koşarken, yüzerken, spor 
yaparken vs. herhangi bir şikayeti olmaması asla kalp damarlarının normal olduğu anlamına gelmemektedir.

SORU: Çocuklarda görülen kalp hastalıkları, doğum öncesi tespit edilebilir mi? Yeni doğan bebeklerde kalp ameliyatı yapılabilir mi?
(Acıbadem Hastanesi Bakırköy Pediatrik Kardiyoloji Uzmanı Prof.Dr.Ayşe Sarıoğlu)
Çocuk kalp hastalıklarının büyük bir çoğunluğu doğumsal hastalıklardır. Hamilelik sırasında fetal ekokardiyografi dediğimiz işlemle, anne karnındaki bebeğin kalbini görüntüleyerek doğumsal kalp hastalıklarının çok büyük bir oranda tespit edilebilir. Doğumsal kalp hastalıklarının önemli bir kısmında bebekler doğumdan hemen sonra bazı müdahale ve kalp ameliyatlarına ihtiyaç gösterirler. Doğumsal kalp hastalılığı tespit edilen bebeklerin doğumlarının, yenidoğan bebeklere kalp ameliyatları uygulayabilen merkezlerde gerçekleştirilmesi, bu bebeklerin yaşatılabilmesi ve sağlıklı bir çocuk haline getirilebilmesi açısından büyük önem taşır. Bazı doğumsal kalp anomalilerinde doğumdan hemen sonra yapılacak açık kalp ameliyatları ile tamamen düzeltilebilme şansı vardır. Aksi halde doğumdan birkaç hafta sonra bu imkan ortadan kalmaktadır.


SORU: Kalp-damar hastalığı konusunda risk faktörleri nelerdir?
(Acıbadem Hastanesi Kadıköy Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Sorumlusu Doç. Dr. Cem Alhan) 

Sigara 
Kolesterol yüksekliği
Diyabet
Hipertansiyon
İleri yaş
Erkek cinsiyet ve menopoz sonrası bayan cinsiyet
Ailede kalp damar hastalığı hikayesi olması
Göbek çevresinden alınan kilolar
Fiziksel aktivitenin az olması
Homosistein yüksekliği
Hs-CRP yüksekliği
Psikososyal stresler

SORU: Damar sertliği (ateroskleroz) nedir?
(Acıbadem Hastanesi Kozyatağı Kardiyoloji Uzmanı Dr. Erkan Ekicibaşı) 
Yaygın bir hastalık olan ve tüm damar sistemini etkileyen damar sertliğinin gelişimi çocukluk yaşlarından itibaren başlamaktadır. Hastalığın belirtilerinin ileri yaşlarda görülmesi nedeni ile erken yaşlarda tanısı zordur. Günümüz bilgilerine göre damar sertliği , belirli bir genetik altyapı ve riske sahip kişilerde, çevresel risk faktörlerinin etkisi ile ortaya çıkan bir durumdur. Damar sertliği oluşumunda yüksek kolesterolün yanında diyabet, hipertansiyon, sigara içimi ve genetik geçişin rolü kanıtlanmıştır. Yapılan çalışmalarda yüksek kolesterol düzeylerinin düşürülmesiyle, damar sertliği riskinin azaldığını gösteren oldukça fazla bulgu tedaviye yansımıştır.

SORU: Daralmış koroner damarlar neden göğüs ağrısına yol açar?
(Acıbadem Hastanesi Bakırköy Kardiyoloji Uzmanı Dr. Kemalettin Şişli)
Vücudun her yerinde o bölgeye kan, dolayısı ile de dokunun kullanacağı gıda maddeleri ve oksijeni taşıyan damar sistemleri vardır. Koroner damarlar da kalbin kendisini besler. Kalbi besleyen atardamarlarda daralma veya tıkanıklık olduğunda kalp gerekli gıda ve oksijeni alamaz. Kalp gereğinden daha az besin ve oksijenle çalışmak zorunda kalır. Fiziksel yorgunluk, stres ve ağır yemeklerden sonra kalbin daha fazla çalışması gerektiğinden oksijen ihtiyacı artar. Daralmış olan damar yatağı oksijen ihtiyacını karşılayamaz ve bu göğüs ağrısına neden olur. Kalp damarlarının hepsi açıksa sorun yoktur. Bir veya birkaçının iç hacmi daralmış ise göğüs ağrısı (anjina) oluşur. Eğer damar tamamen tıkanır ve kan akımı durursa, kalp krizi gelişir.
Bugün 6 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı!



  • Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
    Ücretsiz kaydol